31 Mayıs 2013 Cuma

DEMEDİM HİÇ

Bir akrabam vardı,şimdi samimi olmasak da çok iyi çocuktur.
Bana kendini anlatırdı,sınıfını. O anlattıkça ben erkeklerin masum olmadığını,o yaşta bile masum olmadığını anladım.
Bana kız arkadaşlarını nasıl kandırdığını anlatırdı. Ortaokuldaydık. Gülerdik,gülerdim. Onları nasıl kandırdığını anlatınca gülerdim. O yaştaki çocukta bile bunlar vardı.
Anlatıyor,gülüyor. Artık yapmaz onları,sanmam. Büyüdü,olgunlaştı.
Yine de erkek... Ortaokula giden bir çocuk sevgililerini nasıl kandırdığını anlatıyor.
Ben onun iyi yönde değiştiğini gördüm,düşündüm. Yine de insan büyüdükçe masumluğunu atar çöpe,yapar kötülükleri umursamazca.
Sınıfta bir çocuk vardı. Bana bakardı. Öyle bir bakardı ki,sanki çekiniyormuş,gizleniyormuş gibi.
Biliyordum beni sevmiyordu,biliyordum; çünkü sevgilisi vardı. Yine de ikide bir bana bakar,üstelik kaçamak bakışlar atardı. Onu sevmiyordum ben. Çok kızıyordum ona. Bazen patlama noktasına geliyordum,yine de ağzımı açmadım. En küçük bir imada bulunmadım.
Bazen emin olamazdım. Belki de öyle denk geldi,diye düşünürdüm. Sonra emin oldum. Onun gerçekten iyi biri olmadığından emin oldum:
Birgün otobüs durağında bekliyordum. Okuldan sonra dersaneye gidecektim. Otobüsü beklerken bir o yana bir bu yana bakıyorum,birkaç adım atıyorum. Sonra onun geldiğini gördüm. Başımı çevirdim,onun bana bakıp bakıp da beni etkilediğini falan sansın istemedim. Onu gördüm. Yanında sevgilisi vardı. O bana baktı. Gözlerini ayırmadı. Şaşırıyordum. İnanamıyordum. Duraktaki bankta otuyordum. Bana yaklaştılar.tam yanımdan geçerken o yüksek sesle öksürdü birkaç kez. Bilerek öksürdü.Belli oluyordu, bilerek yaptı bunu. Ben onun hiçbir zaman beni sevdiğini düşünmedim. Amacı beni kandırmaktı,belki de üzmekti. Yine de neden yaptı ki? Ben ona hiçbir şey yapmadım. Ona kızgınlığım bitmedi.
Sınftaki çoğu çocuk serseriydi. Oysa o onlar gibi değildi. Sınıfımız çok komikti. Arkadaşımla yapılan şakaları anlatırdık birbirimize arada. Sonra sınıftakileri çok sevmediğimiz,özellikle erkeklerin kaba olduğunu falan anlatırdık. Sonra:'' Aa ama Ahmet iyi. Mehmet'in de kötü bir şeyi yok. Ali de iyi sayılır.'' gibi sözler söylerdik. Arkadaşım onun da adını anardı. O da iyiydi,derdi. Diyemedim hiç,onu sevmediğimi,onun kötü biri olduğunu düşündüğümü. Demedim hiç...

Benim ders çalışmam gerek. Düşündüğüm şeyse: Acıklı bir film mi izlesem? Aşk filmi mi izlesem?Yoksa siyah-beyaz Türk filmi mi izlesem? Ya da Johnny Bravo mu?
Benim izlemem gereken şey su aslında: Sınavlarına çalışmayan kızın acıklı sonu...

CARA DELEVINGNE



Bu kız çok havalı. Şu duruşa bakın. Beğeniyorum bu kızı.
Burada saçları çok güzel olmuş. Etek de güzel. Elbette giyilenlerin uyumu da öyle
Asi görünümüyle Cara Delevingne'ye bunlar çok yakışmış.

ORLANDA BLOO




Bıyığıyla,şapkasıyla o bir efsane:Orlando Bloo...

DERS

Bazı dersler var ki çalışmak zaman kaybı gibi. Zaten geçemeyeceğim,düşüncesi insanın aklını kurcalıyor.
Yine bazı öğretmenler var ki,zaten geçirmez bu beni, düşüncesi insanın hevesini kırıyor.
Tüm sınıf nasıl aynı düzeyde not alabilir? Nasıl bir haksızlık bu?
Yani bu derse çalışacağıma diğerlerine çalışayım da işe yarasın,diyorum. Boşuna kitap,not almışım gibi düşünüyorum.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

DÜŞLERİN İÇİNDE KAYBOLMAK

Hiç bir düşün içinde yaşıyor gibi hissettiniz mi kendinizi? Bir düşe kendinizi fazlasıyla kaptırıp,gerçek yaşamdan koptunuz mu?
Belki gereksinimlerim yaptırdı,belki de bugünü silen aklım. Ancak,bugünlerde tam anlamıyla böyleyim.
Sanki geleceği görüyorsun,geleceği bugüne getirmişsin,sürekli o anı yaşıyorsun. O uğruna delilikler yapabileceğin anı.
Sanki yıllardır beklediğim an avucumun içinde gibi. Sıkı sıkı tutsam bile parmaklarımın arasındaki küçücük boşluklardan hava gibi kaçabilecek ;çünkü gerçek değil. Yine de bedenimden daha gerçekçi geliyor bana.
Bazen düşünüyorum:Acaba bir insanın hissedebileceğinden daha mı çok istiyorum bu duyguları? Yaşanamayacak düzeyde mi yaşıyorum olmayan şeyleri?
Biri sizin yanınızda değilken ona sıkıca sarılmış gibi oldunuz mu? Gözlerinizi kapatıp,daha da kendisini de gördünüz mü? Düş gibi bulanık değil yalnız,başka.
Sanki geleceğimden bir an gelmiş,bunlar olacak,diyor.
Söz konusu düşlerse olanaksız yoktur. Elbette yazgı diye bir şey var. Bu öyle bir şey ki: Kapıyı açıp evinden çıkabilirsin değil mi? Olanağın var sonuçta. Yazgında yoksa o da olmaz yine de.
Yani kendimizi salt alın yazısına bağlarsak,hiçbir şey yapmayalım. Olacaksa olur, nasıl olsa.
Bu da ayrı bir korku meselesi. Gerçekten olanağın olur da,başına bir şey gelir yapamayabilirsin ya da yapacak gücün yoktur. Bunu yaşamak çok güç. Yeniden yaşamaktan korkuyorum. En çok korktuğum şeylerden biri bu. Bunu kabullenmek kolay değil.
Bazen hiçbir amacımı gerçekleştiremeyecekmişim gibi geliyor.Yaşlandığımda yalnız kalıp kendi kendime:''Niye yaşadın bugüne dek?Ne yaptın?'' demekten çok korkuyorum. Tutkular insanı alıp götürürler. Bir yere götüremeseler bile kalplerimizi alırlar,bir yere koyamayız kendimizi. En güzel yer bile eksiktir,düşlerimizden bir parça yoktur.
Tutkularımız bizi mutluluğa götürür umarım.
En güzel yerde,en güzel düşlerimizle yaşamak dileğiyle...

26 Mayıs 2013 Pazar

JOHNNY BRAVO




Yok mu bir Johnny Bravo?

SELL ME CANDY

Sell me candy.
Sell me love...

Take care of my dreams...

Eğer bu şu sözü her duyduğumda aklıma sen geliyorsan...
Meleğim düşlerimi önemse,çünkü düşlerim sensin. Her düşümün içine sığdırdım seni. Seni sevdiği sana söylemek istiyorum. Bunu senin de söylemeni istiyorum. Bunca yıl bekledim hak etmedim mi?
Sen de mutluluğu hak ediyorsun.
İzin verirsen seni mutlu edeceğim...

25 Mayıs 2013 Cumartesi

CAREY MULLIGAN





Kısa saçlarını çok beğendiğim ve de çok tatlı bir yüzü olan Carey Mulligan sevimli bir elbiseyle. Elbisesini üzerine siyah,ince bir kemer takan Carey Mulligan'ın gözlüğü de güzel. Elbisenin kumaşının desenleri çok güzel. Böyle değişik desenlerin olduğu elbiseleri beğeniyorum. Elbisenin rengini de sevdim.
Bu elbisenin üzerine elbette hava uygunsa yeşil, ince bir hırka çok yakışır.
Yayına etiket koymadan önce,''Carey Mulligan''ı kayıtlı görmeyince şaşırdım. Bu kadınla ilgili bir şeyler vardı,dedim. Ginnifer Goodwin'miş o. O da kısa saçlı. Ve de onu da çok zarif buluyorum. Karıştıyorum arada.

BENDEN GEÇTİ AŞK








Her  ne kadar yeni şarkıları daha çok tutsa da Göksel'in en çok eski şarkılarını seven biri olarak bu görselleri paylaşayım, dedim. Eskileri anımsayalım.
''Benden Geçti Aşk'' gerek klibi gerekse şarkısıyla sevilmeyi hak ediyor. Klibin siyah-beyaz olmasını sevmekle birlikte, klibin çekilen yerlerini de sevdiğimi söylemeliyim.
Göksel'in sesine bu şarkı çok yakışmış. Şarkı insanı biraz üzüyor,biraz dinlendiriyor. Yine de kimseden geçmesin aşk,değil mi? :)

22 Mayıs 2013 Çarşamba

21 Mayıs 2013 Salı

ANNA DELLO RUSSO





Değişik ve göze çarpan giyimiyle konuşulan Anna Dello Russo'nun çantasına bayıldım. Rengi çok asil. Çok sevdiğim bir yeşil tonu.
Anna Dello Russo'nun başındaki üzümden de anlayabileceğiniz üzere bu kadın, yaratıcı şeyleri seviyor.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

RIHANNA




Rihanna'ya gözlük ne çok yakışıyor. Rihanna'ya ne yakışmaz ki,kız aşırı güzel. Saçlar böyle değil,yine değişti bir de. O da güzel de,buradaki daha iyiydi.
Bir de Billboard Ödüllerinde 4 ödül aldı Rih. Törene katılmadı. Benim için tüm ödüller onun,aday olmadığı ödüller bile. :P

ALEXA CHUNG





Alexa Chung ne tatlı bir etek giymiş. Üstüne de bebe yaka gömlek ile gri bir kazak giymiş. Onlar da uyumlu olmuş. Ayakkabıları da tatlı. Kurdeleler biraz küçük olabilirdi. Çanta da yine daha küçük olsaydı daha çok uyum olurdu. Renkler hep değişik,ancak birbiriyle uyumlu.
Alexa Chung saçlarını genelde böyle yapıyor. Bu da iyi de, değişiklik de iyidir. Şöyle uzatsa,düzleştirse...

14 Mayıs 2013 Salı

REYHANLI

Çok haber izleyen biri değilimdir. Reyhanlı'da olayların bu denli kötü olduğunu bilmiyordum. Çünkü gerçekten de yeterince konuşulmuyor. Haberlere sansür uygulanıyormuş. Nasıl,neden böyle bir şey yapılıyor?
Yardım hattı da yok mu,mesaj atıp yardım etsek. Bu olaylar nasıl atlatılacak? Basın neden az ilgi gösteriyor? Getiri sağlamıyor mu yoksa bu acı haberler?!

13 Mayıs 2013 Pazartesi

KATE MIDDLETON





Giyimine birçok bayanın hayran olduğu Kate Middleton,yine zarif bir elbiseyle karşımızda. Ben bu boyda elbiseleri çok beğeniyorum,genelde de çok zarif buluyorum.
Elbisenin kollarını,kol boyunu da sevdim ayrıca. Dantelli elbisenin rengi güzel,ten rengi ayakkabılar giymeyi seçmiş altına. Ben ayakkabının rengini uyumsuz buldum. Siyah ya da beyaz çok güzel olurdu. Beyaz değişik bir güzellik katardı bence. Çanta ile ayakkabı kendi içinde uyumlu,renk olarak elbise için uyumsuz bence.
Ten rengi her zaman kurtarıcı olmuyormuş.

11 Mayıs 2013 Cumartesi

KAT DELUNA




Kat DeLuna çok havalı olmuş. Dümdüz saçlar ona yakışıyor.
Giydikleri de çok uyumlu. Deri ceketini beğendim.
Ayrıca Kat DeLuna'nın yeni şarkısı Stars'ı dinlediniz mi? Ben beğendim. Kat DeLuna yine yeteneğini konuşturmuş. Şarkının başını çok sevsem de başka bir şarkının başına benzettim. Ayrıca şarkının sonları da çok güzel.

10 Mayıs 2013 Cuma

COME AND GET IT


















''Come And Get It'' adlı klibiyle bize görsel bir şölen sunan Selena Gomez büyüdüğünü de iyiden iyiye belli ediyor.
Ben klibi çok beğendim. O yüzden de bol bol görsel sundum.
Evet,ben de biraz Rihanna'nın ''Where Have You Been'' klibine benzettim. Kırmızı elbiseli sahneler(dansları özellikle),yerler. Yine aşırı benzemiyor elbet.
Selena Gomez'e kırmızı ruj da çok yakışmış. Siyah elbisesi de öyle. Elbise zaten çok güzel.
Klipteki yerler,renkler çok güzel. Sanki bir cennette klip çekilmiş.
Şarkıyı da çok sevdim. Özellikle nakaratı. Yalnız, ''When you ready come and get it.'' dedikten sonra bence o ''Na na na''lar olmamalı,onun yerine aynı ezgiyle başka sözlerle sürmeliydi şarkı. Şarkıyı ilk duyduğumda da öyle sürecek sandım hatta. Öyle olsaydı keşke. Onun dışında şarkı oldukça iyi.

RIHANNA




Rihanna'yı böyle görünce öyle beğenmiştim ki hala aynı beğeniyorum.
Saçı,makyajı,takıları...
Küpeleri çok güzel.
Saçları çok havalı
Bu renk ona yakışmış.
Tek omuzlu ya da omuzda ayrıntı olan elbiselerde kolye sevmesem de bazen böyle yakışabiliyor. Ki kolye çok da ayrı bir hava katmış.
Rihanna tam bir moda ustası.

9 Mayıs 2013 Perşembe

SIENNA MILLER



Sienna Miller önü kısa arkası uzun elbisesiyle. Bence elbise güzel. Rengi uyumlu ayakkabıları da sevdim. Özellikle renk çok güzel.
Yalnız böyle elbiseler boyu kısa gösterir zaten,bir de bilekten bağlamalı, ayakkabı üstelik de 3 tane bağ,daha da görüntüyü kesiyor.
Başka ayakkabı daha iyi olurdu. Ayakkabı tek başına güzel yine de.
Saçını çok sevmedim bir de.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

TARAJI P. HENSON




Taraji P. Henson,kırmızı halıda Roberto Cavalli elbisesiyle göz dolduruyor. Bence ona açık renk yakışmış.
Çantasını beğendiğim,çok zarif bulduğumu söylemeliyim. Rengi de çok güzel görünüyor.
Kolyesi elbise için uygun,saçı da öyle.
Kolu biraz boş kalmış. İnce bileklikler iyi olabilirdi bu görünüm için.

7 Mayıs 2013 Salı

SÜLEYMAN DEMİREL





Süleyman Demirel defilesinden bir elbise.
Renklerin kullanımını sevdim. Bu defilede olan elbiseler çok güzeldi. Renkler... Kırmızılar...
Mor kuşak da çok güzel durmamış mı?
Bir de ayakkabı!...
Süleyman Demirel çok yetenekli.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

VOGUE




Scarlet Johansson Vogue Japonya!ya kapak olmuş.
Dolce and Gabbana elbise çok güzel. Çok zarif.
Bu elbise ona yakışmış.
Bence orada kemer olmasaymış daha iyi olurmuş.
Bu elbiseyi başarılı manken Alexandra Ambrosio da giymişti. Ona da çok yakışmış.
Selena Gomez ile Miley Cyrus da giymişti. Gerçekten paylaşılmayacak bir elbise.

5 Mayıs 2013 Pazar

SARAH JESSICA PARKER




Sarah Jessica Parker diz altında biten,desenli bir elbise giymiş. Deseni çok sevdim. Böyle ilk baktığında ebru sanatı gibi sonra iyi bakınca dantel baskı.
Kollarındaki ve belindeki kırmızı kuşağı sevdim. Kırmızı en iyi renk. Çok yakışmış.
Siyah-beyaz ayakkabıları elbiseyle uyumlu olduğu gibi,tek başına da beğendim.
Ayrıca saçları da uygun.
Bu elbise onun fiziğine gitmiş. Etek boyu çok güzel.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

KORKUNÇ BİR ÇİZGİ FİLM


Bizimkiler korku filmi izliyor. İzliyor da, Eduardo korku filmi senin neyine? Korkmaya yer arıyorsun zaten. Bir de Bloo ile dalga geçiyor. Bloo hasta olduğu için erken yattı çünkü.



Mac ile yağmurda oyun oynayınca hastalandı. Maviden beyaza geçti.  Deterjan tanıtımlarındaki gibi. Bembeyaz... Önce - sonra...




Sümük. : D


Bloo kaybolursa onu sümük izinden bulabilirsiniz.



Burası çok güzeldi. ''Ama benim burnum yok ki.''


Korkudan duvarları delen Eduardo. Ay böyle takır takır delip geçti, gülmekten öldüm.



Korkunç bir çizgi film, demişken ben de ''Korkunç Bir Film 5'e'' gittim. Bayılmasam da güzeldi. Bow Wow için gittim. :) Kısaydı rolü olsun. Zaten çok kişi vardı. Onun sinema filmleri Türkiyeye gelmemişti,bunu kaçıramazdım.
Yani bazı ünlülerin hayranları sürekli isyan ediyor:Türkiyede niye konseri yok?
Ah, Bow Wow'u ne televizyonda görüyorum ben, ne radyoda duyuyorum. Türkçe haber yok onunla ilgili. Becebildiğim kadar kendim çeviriyorum,ablama çevirttiriyorum.
E Türkiyede büyük bir hayran kitlesi de yok.
Bow Wow kim diyorlar? Ben de Hızlı ve Öfkeli:Tokyo Yarışı'nda oynadı, diyorum. Bazen çıkartan oluyor.
Siz yine durumunuza şükredin gençler. :)
Filmde birçok ünlü vardı. Çoğunu da severim: Usher,Ashley Tisdale,Snoop Dogg,Lindsay Lohan,Sarah Hyland...


DÜŞLERİM BİRAZ SAÇMA DA OLSA...

Çok düş görürüm ben. Her sabah uyandığımda düşlerimi yeniden düşünür,yorumlarım kendimce.
Çok düş görürüm. 5 dakika aralıkla kurduğum alarmların arasında bile düş gördüğüm oldu.
Anımsamayınca da sinir olurum.
Genelde saçmadır.Şöyle yazayım:
Eskiden çok aşık olduğum biri bana Kadir İnanır tokadı atıyordu,yere yapışıyordum.
Petek Dinçöz'ün Arım Balım Peteğim programına ışınlanıyordum bir kez. : D
Tasarladığım bir giysi ''en kötü tasarım'' ödülünü alıyordu.
Haritanın üzerinde ayağımla bastığımda,o ülkeye geçebiliyordum.
Eboue ile Fatih Terim ardı ardına şakalar yapıyordu birbirine. Gerçekten gülünçtü. En son Fatih Terim şaka yaptı. Eboue karşılığını verecekti tam,annem uyandırdı beni. Çok merak etmiştim.
Çoğu kişinin düşleri saçma olurmuş. Bana özgü bir şey değil. Değil de benim saçma olmayan düşüm çok az. 

ÖYLE GÖRÜNSE DE ÖYLE SANMAYIN

Bloğumda ben çok iyiyim,beni sürekli arkadaşlarım sırtımdan vurdu,ben sustum sürekli, gibi bir izlenim çıkarılabilir. Benim amacım kesinlikle kendimi övmek değil. Amacım içimi dökmek olduğu için kötülerini anlatıyorum. Bu sözlerimi çoğu kişiye anlatmadım. Blogla benim aramda . :D
Yani ''bu da sürekli kendini melek gibi gösteriyor.'' diyebilirsiniz. Ancak, dediğim gibi amacım içimi dökmek. Benim de yanlışlarım var. Ben de kendi yaptığım tümü yakın olmasa da arkadaşlarıma kötü şeyleri yazayım da bir ok da bana gelsin:
Bir kez bir arkadaşımla, sınıfta bir ara çok yakın arkadaşım olan bir kıza sinir oluğum için, onun Msn hesabını çalmıştık. Sonra kıza başka bir hesaptan -tanımadığı biri gibi- yeni şifreyi söyledik yalnız.
Bir kez  de sınıfta bir çocukla kavga etmiştim. Çocuk sürekli kızlara sataşıyordu.Kızlarla bildiğin sorunu vardı. Gerçi çocuk sonradan bir değişmiş,bir efendi olmuş da... Neyse çocuk bana vurdu. Ben de ona vurdum. Bileklerini tuttum tırnaklarımla. Sonra onu öğretmene söyledim. Bana vurduğunu... Çocuk da bileklerini gösterdi. Farkında bile değildim, çocuğun bileklerini kanatmışım. O sıralar tırnaklarımı uzatırdım anımsıyorum. En büyük suçlu oydu; ancak tek suçlu o değildi. Tartışmayı o başlatsa da ben de ileri gittim. Öğretmene bir şey demedim yine de.
Bu olay yaşandığında yedinci sınıfta mı neydim. Yoksa,öğretmene birilerininin yaptığı şeyleri anlatan o öğrencilerden değilim. :)
Bir kez de bir arkadaşım benden kopya istiyordu sürekli. Ben önceden çok çalışkandım. O ise tembeldi. Gerçi çalışkanlığım eskilerde kaldı benim de... Ben de ona kopya vereceğimi söyledim. Kopya verdim,evet; ancak yanlış yanıtları gösterdim ona. Kendi seçtiğim seçenekleri değil başka seçenekleri gösterdim,sonra kendi yanıtımı değiştirdim.
Bunlar yeter. Ancak bunlar ilki dışında çok yakın arkadaşım değildi. Ben genelde öç alan biri değilim. Küçük,zararsızlar çoğunluktadır. ''Onun yüzünden kılımı bile kıpırdatamam. Ne hali varsa görsün.'' derim genelde.
Yani ben de kusursuz değilim kesinlikle,yine de çok haksızlığa uğradığımı düşünüyorum.

EN İYİSİ DEĞİLMİŞİM

Geçen yıl üniversite arkadaşlarımla eğlenmek için buluşacaktık falan. Sonra bu buluşma sıradan bir buluşma değildi. Ben böyle şeylerin en iyi arkadaşlarla yapılacağını düşündüğüm için istemedim. İşimin olduğunu söyledim. Böyle bir bahaneyi saçma bulabilirlerdi o yüzden yalan söyledim. Bu olay da bir kez yaşanmadı.
O dediğim arkadaşımla ''Ay cicim,sen benim en iyi arkadaşımsın,canımsın,ölürüm.'' gibi sözlerimiz yoktu. Ancak, onun sözlerinden beni yakın gördüğünü,en yakın arkadaş gördüğünü anlamını çıkarmak yanlış da olmazdı. Ben de öyleydim. En iyi arkadaşımsını değişik biçimlerde söyluyorduk biz bence.
Ben arkadaş konusunda şanssızım. O yüzden arkadaşımın beni sırtımdan vurması incitmez beni. Alıştım. Ona da çok söyledim bunu. O ise çok iyi arkadaşlar edinmişti. Gerek şansı,gerekse bu konuda olan ''sevimli'' tavırlarıyla.
Bana sık sık eski arkaşlarından söz ederdi. Onları tam anlamıyla överdi. Bense  o konu açıldığında rahatsız olsam da belli etmemeye çalışır,eski arkadaşlarımı çok sevmediğimi,çoğunu hiç özlemediğimi,onlardan kurtulduğum için sevindiğimi söylerdim... Bu konuşmalar sık sık yaşanmıştı. Onun bu arkadaşlarını anlatmaları. Benim gibi bu konuda sıkıntı yaşamış birine... Ben onun hiç kötü niyetli olduğunu düşünmedim. Onun iyi biri olmadığını da söylemem.
Okul,üniversite sınavları yüzünden çok az görüşür olduk. Ancak, arkadaşlığımız bundan kötü etkilenmek bir yana daha da iyiye gitti. Çünkü eski saçmalıklarımızı anlattık birbirimize,abarttığımız şeyleri,büyüttüğümüz tartışmaları.
Sonra aylar sonra tam anlamıyla bir buluşma yaptık. Konuştuk. Yine ''arkadaş'' konusu açıldı. Ben arkadaşımın arkadaşlarından sıkıldığımı gördüm. Ben çünkü üniversitede de iyi arkadaşlıklar edinemedim. Çok azı iyiydi benim için. Ben üniversiteden nefret ettiğim için,düşlerimden zaman olarak beni uzaklaştırdığını düşündüğüm için okul benim için bir zorunluluktu. Hiç arkadaş edinme çabam olmadı. Okul bittiği gibi hızlı adımlarla okuldan çıkardım, yolda da o arkadaşımla yaptığımız uzun yürüyüşleri anımsardım. Çok isterdim o anlara geri dönmeyi.
O yine ''aşırı iyi'' arkadaşlar edinmişti. Bana anlatmaya başladı ''sevimli'' dostlarını. Bense üniversitedeki çoğu arkadaşımı sevmediğimi,onlarla üniversiteden sonra görüşmeyi kesmeyi istediğimi söyledim. Benim sözüm kısaydı,konuşmak istemiyordum.
Onunsa arkadaşları anlatmakla bitecek gibi değildi.
Evet,ben sırf ona ihanet edecekmişim gibi hissettiğim için yapmadığım şeyleri o yeni,çok sevimli,biricik arkadaşlarıyla yapmıştı. Evet, bana anlattı. Bana anlata anlata bitiremedi.
Ben derslerimin güçlüğünden yakınırken,''O çok şükür benim derslerim iyi.'' dedi. Bölümünü de öve öve bitiremedi. Durumuna şükretmek güzel de,içinden yapaydın be kızım.
O an ondan soğudum. Çünkü artık yetişkin bir bireydik. Bazı şeyler büyünce bırakılır. Bazı şeyler en iyi arkadaşlarla yapılır.
Haftalar geçti. Bu olayı düşündüm. Baktım ki hala soğuğum ona karşı. Soğumamış duygularım. Baktım ki ben onun için lisede kalmışım en iyisi olarak. Belki de ben yanlış anladım. Bilemem,o da öyle anlatmasaydı duygularını abartmasaydı.
Sen de benim için en iyisi değilsin artık. Ben artık dost istemiyorum. Yalnızlık neden güzel bilir misiniz? Çünkü kimse sizi kandıramaz,bir şeylere inandıramaz.
Bilseydim o arkadaşlarımla eğlenirdim,içimden geçirmezdim seni. Yine de ben sana anlatmazdım yalnız,arkadaştan yana dertliysen. Dillendirmezdim, ikide bir aynı konuyu açmazdım.
Eğer çenen açılırsa da sen anlat,ben dinlemem bundan sonra.

3 Mayıs 2013 Cuma

TIFFANY'DE KAHVALTI

Birkaç gün önce Tiffany'de Kahvaltı'yı izledim. Blair Waldorf'un önerisi. : D
Audrey Hepburn ne zarif kadın ya.
Filmi sevdim.
Başı Blair'in ünlü düşlerindendi. Sonu da öyle. Kediyi bulamayacak diye ciddi ciddi korktum. :)
Film çok güç beğenen biriyim,bunu sevdim.
Benim gibi Blair Waldorf  hastaları izlesin.
Sonra başka bir film izledim. Filmin adını ararken altta çıkmaya başladı: 1,2,3,4,5...
Dedim:5 tane? İyi demek ki.
Sonra filme beklediğim gibi gülmedim. Kahkaha yok. Arada sessiz gülmeler...
Sonra dedim: Oha!... Buna mı 5 tane film çekmişler. Tutmuş ki bu denli?
Başladığım işi bitiririm,diyerek kendimi zorladım. Sonra dedim,boşa zaman kaybı,kapadım yarısında. Dayanamadım.
Filmlerde öyle olmasa bile başladığım kitabı bitiririm. Yalnız bir tane kitap okumam ben. Gün içinde ya da hafta içinde canım hangisini isterse onu okurum. O yüzden çabuk bitmez. :)
Şey oluyor bende. Diyelim bir kitap okuyorum yalnızca. O an onu okumak istemiyorum, konusu ruh halime uygun olmuyor falan.; ancak kitap okumak istiyorum. E sonra kitap okumuyorum.
Sonra dedim kendime: ''Saçmalama,ne zorluyorsun kendini? Git,başka kitap oku, bunu sonra okuyup bitirirsin.''
Böyle yapa yapa bir bakmışım yedi-sekiz kitap var biriken. Rahatsız olmuyorum gerçi. :D

Öyle biri olmadıktan sonra,herkes seni öyle biri sandığı için taktir etse ne yazar?

SANDRA BULLOCK




Sandr Bullock Altın Küre Ödüllerinde,kırmızı halıda.
Elbisenin rengini sevdim. Ben burada en çok çantayı,çantanın rengini beğendim. Çantanın rengi ile elbisenin rengi tatlı bir uyum oluşturmuş. Tarz olarak çanta bence günlük kalmış.
Takılarını tek başına beğensem bile,elbiseyle bence uyumsuzlar.
Saçlarını sevmedim. Rengini de ona çok yakıştırmadım bir de. Ona koyu renk saç yakışıyor. Bir de kahkül yakışıyor.

2 Mayıs 2013 Perşembe

RIHANNA BENİ TAKMIYOR.

Rihanna genelde en sevdiğim şarkılarına klip çekmiyor. Bu albümde bu geleneği bozsun da Jump'a klip çeksin inşallah.
Sell Me Candy(özellikle bu),Good  Girl Gone Bad(özellikle bu 2. :) ),Lemme Get That,Breakin' Dishes,Cry,Stupid In Love,Cold Case Love,Fading,A Girl Like Me,Kisses Don't Lie...
Ortak özellikleri albümlerde en sevdiğim şarkıların çoğunu oluşurmaları ve klip gelmemesi.
Elbette en sevdiklerim yalnızca bunlar değil. Sayısı çok diye yazdım. Yoksa Don't Stop The Music,Hard,Wait Your Turn,Russin Roulette de listemde.
Sell Me Candy... Pembeler içinde bir Rihanna. Bir an yalnızca pembe,bir an tüm canlı renkler. Ağaçta şekerler falan. Ben bunu şarkıyı dinlerken düşlerdim lisede. :)
Cold Case Love'ye ise Russian Roulette gibi bir klip yakışırdı. Karanlık bir klip iyi olurdu
Rihanna da her şarkıya klip çekemez de, Good Girl Gone Bad ile Sell Me Candy'yi çok istemiştim ben.
O yüzden bu kez tak beni Riri. Jump Jump Jump!....

TALK THAT TALK

Love it when you talk that talk to me yeah...
RiRi buna klip çekmedin ya alacağın olsun. :)

JAI HO







A.R. Rahman- The Pussycat Dolls düeti Jai Ho. Bayılıyorum bu şarkıya,klibe,giyilen giysilere,kullanılan takılara... Çok iyiler.
Radyoda duyunca çok mutlu olurdum bu şarkıyı. Sürekli çalsın isterdim. Nicole Scherzinger'in eşssiz sesiyle şarkı insanı büyülüyor. Eğlenceli ritimleriyle insanı mutlu ediyor.
Klipte giysileri de beğendim. Özellikle de Kimberly Wyatt ile Ashley Roberts'in.
Melody Thornton'un da saçını sevdim.
Arada böyle eskileri anmak iyidir. Güzel şarkı çünkü.